Güç Nedir ?




Şimdi, Yoga felsefesine göre güç nedir ? sorusuna yanıt getirmeye çalışalım.

Yoga' nın düşünce sistemine göre güç kavramı genelde bizim algıladıgımızın dışında düşünülmektedir.
Yoga' ya göre adele gücü, bir güç olarak kabul edilmez, zihinsel güç önemlidir fakat zirveye oturtulmaz, ulaşılması istenilen ve arzu edilen güç, kişinin tüm yönleri ile kendisine hakim olması ve kendisini kontrol edebilmesidir.
Bu geçekleştigi zaman istenilen ve arzulanan pekçok güç kendiliginden gelecektir,kişiyi esir eden ve güçsüz bırakan istek ve arzular önemlerini yitirip manasız ve anlamsız hüviyetlere bürünecekler dolayısı ile kişinin yaşamında özlenen ve istenilen olmakdan çıkacaklardır.
Kişinin kendisine hakimiyeti ne kadar gelişirse, sahip oldugu güçde o kadar artacakdır ve bu hakimiyet onu aradıgı huzura, sakinlige ve mutluluga ulaştıracakdır.

Bu gücü elde edebilmek ve artırmak için Yoga felsefe sistemi iki ayrı yol önermektedir. Bu iki yolun ortak özelligi kişinin kararlı, istekli ve inançlı olarak yılmadan yoluna devam etmesi, elinden gelen tüm çabayı ortaya koymasıdır.

Birinci Yol ;; Kişinin önce bedenini kontrol altına almasını saglık verir, bunun yoluda usulüne uygun olarak Asana çalışmalarının yapılması, bedenin tanınması ve disiplin altına alımasıdır, daha sonra duyular ve duygular en sonrada akıl sakinleşerek kontrol altına girer der

Birinci yolda bedenimizi kontrol altına alınarak istedigimiz gibi yönetebilmemiz için önce onu tanımamız gerekir. Yoga' nın felsefe sitemine göre beden dedigimizde sadece " Rupa " olarak anılan kaba fiziksel bedenimiz anlaşılmaz, " Pancha Koşa " adı ile anılan beş bedenimizin varlıgından bahsedilir. Bu beş bedenimiz tanınmalı ve aşılmalıdır. Şimdi bu beş bedenimizden bahsedelim.

ANNAMAYA KOŞA ;;; Fiziksel bedenimizdir. Fiziksel beden dedigimizde etimizden kemigimize, salgı bezlerimizden vücut fonksiyonlarımıza kadar tüm bedenimiz anlaşılmalıdır.
Bu beden bize, bu yaşamımızda geçici olarak verilmiş bir armagandır. Hiçbir kalıcılıgı yoktur, dogacak, büyüyecek, yaşlanacak, ölecek ve yok olacakdır. İçsel çalışmalarda ilerlenildigi zaman fizik bedenimizin bizim için sadece bir taşıyıcı oldugu ve önemsizligi ortaya çıkar, amaç degil araç oldugu anlaşılır. Yine de fiziksel bedenimizden uzun yıllar faydalanabilmemiz için onu en iyi şekilde korumamız, egitmemiz ve en dogru şekilde kullanmamız gerektigi ortadadır.
Fiziksel bedenimizin bize verdikleri ve bizden istedikleri amaç olmamalıdır.


MANOMAYA KOŞA ;;; Akılsal bedenimizdir. Düşündügümüz, fikirler ürettigimiz, " Sanna " olarak anılan beş duyu organımızdan gelen uyarıları degerlendirdigimiz her an, bu bedenimizle ilişki içindeyiz demektir.
" Manas " olarak adlandırılan aklımızı aktif hale getiren, beş duyu organımızdan Manomaya Koşa' ya ulaşan algılamalardır. Biz bu duyu algılamalarımızdan birini kaybettigimizde eksik kalırız, tümünü kaybettigimizde ise algılamalarımız sonlanır ve herşeyden habersiz oluruz. O halde şöyle diyebilirmiyiz, biz Sanna' nın ( duyularımızın ) esiriyiz.
Duyu organlarımızda objeler, nesneler tarafından üretilen ya da yansıtılan enerjiler, ses, koku, ışık gibi algılıyabildigimiz titreşimlerle farkındalıga ulaşırlar.
Farkındalık yoksa yanılgı vardır. Örnegin karanlıkda odanın ortasında bulunan sandalyeye çarpmak nesnenin ışık yansıtmadıgı için fark edilmemesi önce duyularımızın, sorada akılsal bedenimizin yanılgısıdır.
Manomaya Koşa, yani akılsal bedenimiz bir noktada fiziksel bedenimizin destekleyicisidir ve yöneticisidir ama fiziksel bedenimizin algılarına, beş duyu organımızın yanılgılarına tamamen açıkdır. Biz Yoga yolunda yanılgılar içine düşebilen akılsal bedenimizide aşmak zorunda oldugumuzu anlarız.

Buraya şunuda ilave etmenin faydalı olacagını sanıyorum.

Bizler beş duyu organımızın algıladıklarını bilebiliyoruz, oysa Yoga' nın bir amacıda içsel farkındalıgımızın artırılması, bu şekilde şuurumuzun açılması, bunun yanındada duyu organlarımızın kapasitesini artırmak, sezgi kabiliyetimizi ortaya çıkarmakdır.
Hatta bir adım daha ileriye gidersek duyu organlarımızın algıladıklarının herşey olmadıgı anlaşılır ve bu noktaya gelindiginde makrokozmosun yani evrenin saf bilgisi ortaya çıkar.

VİJNANAMAYA KOŞA ;;; Zihinsel bedenimizdir. Akılsal bedenimizin ortaya koydugu düşünceler içinden yararlı, yararsız, dogru, yanlış gibi ayırımlar yapan, en dogruyu seçmeye çalışan bu bedenimizdir.
Zihin " Buddhi ", aklımız " Manas " ile bir olarak bizi yanılgılara sürükleyen ve esir eden Ahamkara olarak adlandırılan egolar ile ben duygusunu ön plana çıkartır. Zihinsel bedenimiz sürekli olarak Ahamkara' nın tesiri altındadır, onun isteklerine baglı kalarak kararlar verir, bu kararlarda " Dukka " olarak adlandırılan acıların, ıstırapların ve bizleri karamsarlıga sürükleyen herşeyin ortaya çıkmasına neden olur.
O halde zihinsel bedenimizde tanınmalı, arıtılmalı ve aşılmalıdır.

ANANDAMAYA KOŞA ;;; Mutluluk bedenimizdir. Fiziksel bedenimizin istedigi, akılsal bedenimizin önerdigi, zihinsel bedenimizin kabul ettigi herşey bize mutluluk verir. Ama dikkat edilmesi gerekir, her mutluluk ahamkara' nın etkisinde olmasa bile özlemleri dogurur, özlemler isteklerin başlangıcıdır, isteklerde ıstırabın ( dukka ) yaratıcısıdır.

PRANAMAYA KOŞA ;;; Enerji bedenimizdir. Yapacagımız çalışmalarla his edilebilir ve tanınabilir hale gelecekdir.
Zihinsel olarak vücudumuz içinde yer aldıgı düşünülen " Nadi " adı ile anılan enerji kanalları, " Chakra " adı ile anılan enerji merkezleri bu bedenimizi meydana getirmektedir. Uygun çalışmalarla enerji bedenimizde ortaya çıkan " Aura " olarak adlandırılan bedenin etrafına yayılan enerji karşımızdaki hassas kişiler tarafından his edilebilmektedir.
Pranamaya Koşa' nın farkına varılması, uygun olarak enerjisinin yükseltilmesi bizi hem bedensel, hemde zihinsel olarak saglıklı kılacakdır. Oysa tüm bunlar fiziksel beden için gerekli olan geçici algılardır, kalıcılıkları yoktur, o halde bunlarda aşılmalıdırki ruhumuz, benligimiz, özümüz hür kalabilsin.

İkinci Yol ;; İlk önce aklın sakinlige ulaşmasını önerir. Aklın sakinlige kavuşması ve denetim altına alınması ile istenmeyen duygular ve davranışların kaybolacagını, aklın sakinliginin ve dengesinin düşüncelerimize, davranışlarımıza, bedenimize bundan sonrada tüm yaşantımıza yayılacagını söyler. Bunun yoluda yogunlaşma çalışmaları ( Dharana ) ve meditasyon çalışmaları ( Dhyana ) olarak gösterilir.


Aklımızı kontrol altına alabilmemiz için onunda beş özelligini tanımamız ve aşmamız gerekmektedir.

CHİTTA ;;; İçsel fonksiyonumuz olan şuuraltı, Chitta olarak adlandırılmaktadır ve kısaca söylersek zihinsel faliyetlerimizin depolanıp birleştirilmesinden oluşmuştur.
Bunun " Antahkarana " olarak anılan beş alt başlıgı bizim tüm yaşantımıza ve davranışlarımıza hükmetmektedir. Şimdi bunları sayalım.

Smriti ...... Hafıza
Pramana.... Dogru bilgi
Viparyaya.. Yanlış algılama
Nidra ........ Uyku
Vikalpa ..... Şüphe

Bu alt başlıklara baktıgımızda içsel fonksiyonlarımızın bunların dışında başka birşey üretmedigi sanısına kapılınabilir, oysa üretilen tüm düşünce formlarının bu alt başlıklardan birisinin içinde degerlendirilebilecegi düşünülmektedir.

Dogru olarak yönlendirilebildigi takdirde bu içsel fonksiyonlarımız tüm yaşantımıza özledigimiz sakinligi ve huzuru verebilecekdir, yinede aklımızı tam olarak kontrol altına alabilmek için şuuraltımızın depolarını açmak, burada sıkışmış korkularımız, özlemlerimiz, duygularımız ve düşüncelerimizle yüzleşmek ve şuuraltının bu fonksiyonlarınında aşılması gerekmektedir.

MANAS ;;; Akıl ve onun ürettigi düşüncelerimizdir. Çok basit olarak söyleyecek olursak Manas, egomuzun ve toplumun yargılarının ortaya koydugu kurallara baglı olarak işlevini sürdürür.
Toplumun kurallarıda genelde çıkarımcı düşüncelerden meydana gelmiştir, ancak saf sezgimiz bize çıkarımcı düşüncelerin ardındaki gerçekleri gösterebilir.

PRAGYA ;;; Saf sezgilerimizdir, içsel sesimizdir ve biz şimdilik dahi olsa sezgilerimizin kuvvetlenip aklımızın önüne geçmesine müsade etmeliyiz. Bu, onun bize aklımızdan daha dogru olan yolu göstermesine müsade etmemiz anlamın gelir. Buna kalbimizin sesini dinlemekde diyebiliriz.
Sezgilerimizin öne geçmesindeki büyük tehlike ise Ahamkara' nın yani egolarımızın, ben ve bencil düşüncelerimizin etkisi altında kalmış olmasıdır, O halde bize Ahamkara' dan temizlenmiş kuvvetli bir sezgi gücü gerekir.

Bırakalım şimdilik saf sezgimiz bizim düşüncelerimizi yönlendirsin, biz saf sezgimiz ile egomuzun ve aklımızın etkisinde olan düşüncelerimizin ortaya koyduklarını birbirinden ayırt etmeyi ögrenelim.

BUDDHİ ;;; Zihnimiz, zihinsel aktivitemizdir, Daha evvel Vijnanamaya Koşa bahsinde söyledigimiz gibi bize olaylar hakkında degişik çözümler öneren zihnimizdir.
Zihnimiz her zaman dugruyu söyleyip bizi en iyi yolamı götürür ?...
Hayır.... Arındırılmamış ise " Ben " duygusunun esiri olacakdır, duyu organlarımızdan gelen uyarıların etkisinde kalacakdır ve güvenilir olmadıgı ortaya çıkacakdır. O halde zihnimizde aşılması gereken bir engeldir.

AHAMKARA ;;; Kelime anlamı olarak " aham " ben ve " kara " oluşan, ortaya çıkan demektir, ahamkara' da ( benin oluşması ) olarak algılanabilir. Çok kısa söyleyecek olursak bu egomuzdur ve en büyük düşmanlarımızdan birisi olarak karşımıza çıkar.
Doymak bilmez isteklerin, ikilemlerle dolu bir yaşamın yaratıcısı ve bu isteklerin uygulanması için diger bedenlerin etkileyicisidir. Mutsuzlugumuzun, huzursuzlugumuzun nedenidir. En ummadıgımız yerde, en ummadıgımız şekilde, en ummadıgımız zamanda karşımıza çıkmakta, sezgilerimizin, algılarımızın önüne geçmekte, kendi dogrularını ön planda tutmakda, adeta kişiyi esir almaktadır ve Yoga yolunda ilerleyebilmek için mutlaka ortadan kaldırılması gereken bir engeldir.

Tüm bu anlattıklarımız kişinin önüne çıkan ve Yoga çalışmalarında geçilmesi öngörülen engellerdir, bu engeller aşılmadıkca sakin ve huzurlu bir yaşama ulaşabilmek mümkün görülmemektedir. Bunlar yenildikce, yada bunlardan birkaçı yenildikce, digerlerininde yaşamımız üzerindeki etkilerinin kayboldukları, en azından kuvvetlerinin zayıfladıgı görülecekdir ve böylece biz en büyük güce, dogrunun ve yanlışın çıblak gözle görüldügü, aşırı istek ve arzularımızın kayboldugu, toleransımızın genişledigi dünya görüşümüzün,hayat felsefemizin degiştigi bir noktaya geldigimizi kendimize tüm yönleri ile hakim olma gücüne eriştigimizi görürüz.